Doktor Süalp Tansan Amerika’da her yıl düzenlenen ve kanser konusunda yeniliklerin konuşulduğu kongreden yeni döndü. Tansan ile kanser konusundaki dünyadaki gelişmeleri ve hastalık hakkında doğru bilinen yanlışları konuştuk.
* Amerika’da kanser üzerine yapılan bir kongreden yeni döndünüz. Nedir bu kongrenin önemi?
-Amerika’da yılda bir kez yapılan bir kongre bu. Kanser konusunda çalışan doktorların yakından izlediği çok çok önemli bir kongre. Bu yıl Chicago’da yapıldı ve 25 bin doktor katıldı. Kongrenin özelliği her yıl kanser alanında yapılan yenilikler, çalışmaların burada bildirilmesi. Yani ilk ağzıdan daha literatüre geçmeden, yazılmadan duyma şansına sahip oluyorsunuz.
YUNANLILAR İLERDE
* 25 bin kişiyi nereye sığdırıyorlar?
-Sığdıramıyorlar. Kongre dört gün sürdü ve sabah 8.30’dan akşam altıya kadar. Yirmi tane büyük salon kullandılar. Günlere bölüyorlar ayrıca siz konuşan adamı göremiyorsunuz bile, sadece dev ekranlardan gelişmeleri izliyorsunuz. 15 yıldır katılıyorum kongreye, ilk yıl sadece 5 bin doktor vardı. Bundan sonra belki bu kongreyi yapamayacaklar çünkü bu kadar insanı bir araya toplamak çok zor.
* Bu kongreye herkes katılabiliyor mu yoksa özel davet mi gerekiyor?
-Hayır davete gerek yok. Meraklı olan herkes katılabilir ama daha çok doktorlara yönelik, yani teknik deyimler, araştırmalar var. Dünyayı izlemiyorsanız anlamak zor olabilir.
* Amerika kanser araştırmalarında en ileride olduğu için mi orada düzenleniyor?
-Kesinlikle. Artık bütün dünyada kesinlik kazanmış bir şey var o da Amerika kanser araştırmalarında çok ama çok ilerde. Avrupalılar son yıllarda çok büyük ataklar yaptılar ama yine de ekonomik güç çok önemli. Örneğin Yunanlılar da bayağı ilerleme kaydettiler.
ARAŞTIRMA UZUN
* Türkiye araştırmaların neresinde?
-Dediğim gibi her şey maddiyata dayanıyor. Üniversite çevresinden uzak olduğum için size istatistik vermem doğru olmayabilir. Araştırma olarak değil ama uygulama olarak ilerdeyiz. Türk doktorlar dünyadaki gelişmeleri yakından takip ediyor ve hastalarına uyguluyorlar. Örneğin bu kongrede ilk defa 80 tane Türk doktor vardı. Ben her yıl katılırım ama bu kadar çok Türk’e rastlamamıştım doğrusu.
* Kanser araştırmaları bütün yeniliklere rağmen çok uzun sürüyor değil mi?
-Hem de nasıl. Bir örnek vereyim. 1977 yılında ilk kemoterapi ilacı bulunmuş aslında. İsmi Taksol. Bir bakmışlar ki pasifik kıyısındaki bir bitkiden elde edilen madde kansere çözüm getiriyor. Fakat o maddeyi insanlara verebilmek için önce suda çözmeleri gerekiyor. Başarıyorlar ve farelerde deniyorlar. Sonuç olumlu. İş köpeklere denemeye gelince başarısız oluyorlar ve ilacı rafa kaldırıyorlar. Ancak 1985 yılında bir doktor tekrar ilgilenip çözülme esnasında kullanılan maddeyi ayırdığında sonuca ulaşabiliyor.
BİYOLOJİK HEDEFLER
* Bu ilaç şimdi kullanılıyor mu?
-Amerika’da çıkışı 1991. Türkiye’de sanırım üç-dört senedir piyasada. Bütün ana kanser türlerinde kullanıyoruz. Meme ve akciğer kanserinde ağırlıklı. Tam çözüm değil ama elimizdeki önemli tedavilerden bir tanesi. Düşünün bulunması sadece 15 yıl aldı.
* Piyasaya yeni çıkan kemoterapi ilaçlarının diğerlerinden farkı nedir?
-Kemoterapi ilaçları kimyasal ilaçlardır. Bunları vücutta hızla çoğalan ve büyüyen hücreleri yok etmek için kullanıyoruz. Ama maalesef hücreler arasında seçim yapmıyorlar ve iyi hücreleri de öldürüyorlar.
* Özellikle saç kökü hücreleri…
-Tabii. O yüzden saçlar dökülüyor. Aynı zamanda mide ve bağırsak üzerindeki hücreler, dolayısıyla kusma oluyor. Ve en önemlisi kemik iliğindeki hücreler zarar görüyor, bu da kan sayımını düşürüyor. Yeni ilaçlar normal hücrelerin kendilerini toparlayabilmeleri için destek oluyor böylelikle bütün yan etkiler ortadan kalkabiliyor.
* Kongrede bu ilaçların tanıtımı da yapıldı mı?
-Bir bölümünü izliyoruz biliyoruz, bir bölümünü de yeni öğrendik. Kongrede şunu öğrendik. Her yıl bu ilaçlar daha da gelişecek ve yan etkiler en düşük düzeye indirilecek. Amerika şimdi hedefe yönelik ilaçlar üzerinde çalışıyor.
* Sizi bu kongrede en çok etkileyen yenilik ne oldu?
-Biyolojik hedefler. İki tane ana biyolojik hedef var. Biri damarlanma. Yani tümörün vücudun damarlarından yüz bulamayıp kendi damarlarını yapmasını engellemek. İkincisi ise tümörün büyümesini ve metastas yapmasını durdurmak. Büyüme faktörünü bloke eden biyolojik ilaçların yirmi tanesi şu anda deneme aşamasında. Bir tanesi kalın bağırsak kanserinde kemoterapinin etkisini önemli derecede arttırdı.
* Ne kadar bir ilerleme bu?
-Örneğin ileri derecede bir hasta kemoterapiyle 13 ay yaşayabiliyorsa bununla 20 ay yaşıyor. Erken teşhiste bu oran çok yüksek.
YAN ETKİSİ SİVİLCE
* Peki ileri safhada 20 ay yaşayan insanın yaşam kalitesi nasıl?
-En önemlisi de bu. Yaşam kalitesi son derece yüksek tutulabiliyor. Türkiye’de son bir yıldır kullandığımız akciğer kanserinde devrim yaratan ilaç da damarlanmayı büyük ölçüde engelliyor. Hastaların yüzde 15’inde hastalığı küçültüyor, 65’inde durduruyor ve bir sürü yan etkide azalma sağlıyor. Günde ağızdan bir tane hap alıyorsunuz.
* Yan etkisi yok mu?
-Bunu söylerken gülüyorum çünkü yan etkisi sadece sivilce. Bunları gördükçe, yeni araştırmaları izledikçe çok ama çok mutlu oluyorum. Diyebilirim ki ben kanser konusunda bir uzman olarak umutluyum ve yakın gelecekte hastalığın bütün şifreleri çözülecek. Devletin yeni ilaçlar için daha çok bütçe ayırması gerekir, beni bu düşündürüyor. Sigara içenlere vitamin yok Dr. Süalp Tansan sigara içenlerin A, B, C, D ve E vitamini kullandıklarında akciğer kanseri olma riskinin yüzde yirmi artacağını söylüyor
* Türkiye’de en yaygın kanser türü nedir?
-Maalesef akciğer kanserinde bir patlama yaşanıyor. İstatistiklere dayanarak değil gözlem olarak söylüyorum. Benim bile son yedi yılda akciğer kanserli hastamın sayısı iki katına çıktı. Akciğer kanseri korktuğumuz bir tür çünkü erken teşhisi biraz zor.
* Akciğer filminde gözükmüyor mu?
-Orada gözükecek hale geldiğinde iş işten geçmiş oluyor. Japonlar geçen yıl çok önemli bir araştırmanın sonucunu yayınladılar. Artık çekilecek basit bir spiral akciğer tomografisi bize erken teşhisis sağlayabilecek. Bu da ölüm riskini büyük oranda azaltabilir. Tabii bunu devlet politikası haline getirip halka anlatmak ve maliyeti düşürmek gerekir. Yine de benim daha çok önem verdiğim testlerden çok devlet politikası olarak sigarayı bırakmayı hızlandırmak adına bir şeyler yapılması.
* Akciğer kanserinin sebebi sigara mı?
-Kesinlikle. İşin en kötü tarafı pasif içiciler daha da çok etkileniyorlar çünkü sigara dumanının dışarı verilen kısmında daha fazla kanser yapıcı madde var. Aslında biz hepimiz küçükken pasif içici olduk.
* Diyelim bugün tüm toplum bir anda sigarayı bıraktık, akciğer kanseri biter mi?
-Bugün hep beraber bıraksak bile en az 15 yıl kadar daha bu hastalığı çekeriz sonra biter.
* Hiç sigara içmemiş ve içilen ortamda bile bulunmamış birinin akciğer kanserine yakalanma şansı yok mu?
-Var ama çok çok küçük bir oran, zaatüre yüzünden çıkan bir sorun. Sigara başımızdaki en büyük dert. Sigarayı toplumdan attığımız anda bu hastalık tarihe karışabilir. Sigaranın zararı sadece akciğere değil. Duman ağız boşluğundan başlıyor, gırtlağa, ardından akciğere geçiyor. Sonra yemek borusu, memeler, böbrek, pankreas ve mesane. Düşünebiliyor musunuz?
* Sigara içenlerin çoğu takviye olarak vitamin kullanıyorlar…
-İşte en büyük yanlış. Sigara kullananların kesinlikle A, B, C, D, E vitamini almaması gerekiyor. Bu vitaminler sigarayla birleştiğinde özellikle akciğer kanserine yakalanma oranınız yüzde 20 artıyor. Büyük bir oran bu. Amerika’da vitaminlerin üzerinde ”Sigara kullanıyorsanız almayınız” diye yazar.
* Amerika’da sigaraların üzerinde de”Kansere yol açar” diye yazıyor bizde ise sadece ”Sağlığa zararlıdır” ibaresi bulunuyor..
-Bizim kongreyi yaptığımız yerdeki salonların kapısında ”Otuz metre içerisinde sigara içmemenizi rica ederiz” diye yazıyordu. Bir sürü yerde artık sigara yasak. Amerika çok ilerledi ama kendisi tüketemediği sigaraları gelişmekte olan ülkelere kakalıyor. Bu da bizim kongrenin önemli tartışma konularından bir tanesiydi. Eğer Türkiye olarak bunun önlemini almazsak bu durum maalesef devam edecek. İyileşmek artık kolay
* Hepimiz biri kanser oldu mu ona öldü gözüyle bakıyoruz. Bu Türklere özgü bir durum mu?
-Kesinlikle. Kanser oldun öleceksin diye bir şey yok. Kanserden tamamen iyileşmek mümkün. Hatta şunu söyleyebilirim kanser öylesine bir hastalık ki hemen iyi olabilirsiniz. Yüksek tansiyondan, kalp hastalığından iyileşemezsiniz ama kanserden iyileşebilirsiniz. Benim kanserden kurtulan ve tamamen iyi olan bir çok hastam var. Bu mucize değil ve mümkün.
* Tedavisi daha kolay olan kanser türleri nelerdir?
-Erken teşhiste lenf bezi kanserleri, meme kanseri, yumurtalık, erkeklerde testis diyebilirim. İyileşmek artık kolay. Müjde kansere aşı yolda Genleri kıyaslayarakartık kişiye göre tedavi uygulamak mümkün olacak. Her hastaya göre ilaç kullanımı değişecek
* İnsanın gen haritası çözüldü. Bu başarı kanser araştırmalarını nasıl etkileyecek?
-Zaten hepimizi heyecanlandıran ve umutlandıran son yılların en büyük gelişmesi bu çünkü kanser genlerin hastalığı. Genlerden kastımız anne-babadan gelenler değil. Her hücrenin çalışmasını belirleyen, hücrenin çekirdeğinde olan genlerden bahsediyorum.
* Kalıtımsal olan kanser türü var mı?
-Var ama yüzde yüz kalıtımsal çok nadir. Çevrenin, hava kirliliğinin, sigaranın ve bilemediğimiz bir takım genetik değişikliklerin etkisiyle kanser ortaya çıkıyor. İnsanın gen haritası çözüldü peki bu ne işe yarayacak? Daha önce örneğin meme kanserinden bahsediyorum, gen haritaları üstüste koyup ortak yanlarını izleyebiliyorduk. Bu yıl tedaviye katkısını gördük. Önemli olan 74 tane gen var. Bir hastada bu genlerin yoğunluğu gözükürse onun tedaviye cevap vereceğini önceden bilebiliyoruz.
* Ya o genler yoksa?
-Eğer onlar yoksa bir başka 206 gen daha var. Bunlar orta grupta tedaviden yararlanacak kişilerdir. Bunlar da yoksa o hastanın herhangi bir tedaviye cevap vermesi mümkün değildir. Bu aşamada hastaya ilaç vermenin ve onu yormanın bir anlamı kalmayacak. Hastadan bir doku alacağız alete koyacağız ve önümüze gen haritası çıkacak. Biz de o genlere göre tedavi uygulayacağız, ona göre ilaçlar vereceğiz. Örneğin bu hastaya kemoterapiye gerek yok biyolojik ilaç yeter diyebileceğiz. Dolayısıyla artık hastalığa yönelik değil hastaya yönelik tedavi devri başlıyor. Bu bir çığır.
* Bütün bunlar kansere yakalanmış insanlara yönelik çalışmalar. Peki ya hasta olmayanlar. Kanserin aşısı yapılabilecek mi?
-Bundan sonraki kademe o zaten. Kanser olanla olmayan arasındaki değişiklikler inceleniyor. Sağlıklı olanların da gen haritası çıkacak ve karşılaştırılacak. Kıyaslama yoluyla örneğin ”Bu kişinin önündeki 50 yılda kanser olma riski var” cümlesini kullanabileceğiz. Hangi kansere meyilli olduğunu bilebileceğiz.
* Bu da tatsız bir şey yani. Önceden hangi kansere yakalanacağını öğrenmek…
-Evet ama bunlara karşı önlemler varsa bunu bilip uygulamak çok önemli. Aşılar geliştirilecek. Örneğin melanom (ciltteki benlerle ilgili) ve böbrek kanserlerine karşı geliştirilen aşılar neredeyse son aşamada.
* Peki bu aşılar tahminen kaç yılda kullanılır hale gelir?
-10 yıldan önce olacağını zannetmiyorum.