Kanser insanlığın doğuşundan beri dünya üzerinde mevcut. İnsan yaşamının uzaması ve enfeksiyon hastalıklarından ölümlerin azalması ile birlikte kanser 20. yüzyılın en sık rastlanan hastalıklarından biri oldu. Son on yılda kalp ve damar hastalıklarınadn ölümlerin azalması ve gelecekte daha az rastlanacak olmaları, kanseri 21. yüzyılın en önemli hastalığı yapacak.
Kanser vücudumuzda bir hücrenin günün birinde hiçbir kontrol dinlemeden büyüyüp çoğalması sonucunda ortaya çıkan bir hastalıktır. Vücudumuz çeşitli organlardan oluşur ve her organ milyonlarca hücreden meydana gelir. Zaman içinde bu hücreler büyüyüp bölünerek o organı yeniliyorlar. Bir hücrenin ne zaman büyüyüp bölünmesi gerektiğini hücre çekirdeğinde bulunan genler tayin ediyorlar. Bir grup gen, hücreye “büyü-bölün” diyor; diğer bir grup da “artık yeter dur” diyor. Günün birinde bölünmeyi sağlayan genler fazla çalışmaya veya bölünmeyi durduran genler çalışmamaya başlarsa, hücre durmadan bölünmeyi sürdürüyor ve ortaya bir kitle çıkıyor. Tümör adı da verilen bu kitle kanser olayının ta kendisi. Bu kanserli hücreler o organa ait görevlerini yerine getirmedikleri gibi, çevre hücrelerin üstüne baskı yapıp onların yiyeceğini çalmaya başlıyorlar, ve günün birinde lenf dolaşımına katılarak lenf bezelerine sıçrıyor veya kan dolaşımına katılarak diğer organlara gidiyorlar karaciğer, akciğer, kemik gibi. Kanserin insanın ölümüne yol açması işte bu hücrelerin organların görevini sürdürmesine mani olması ile gerçekleşiyor.
Türkiye’de kanser diğer batılı toplumlardan oldukça farklı algılanıyor “kanser” kelimesi bir tabu. Kanser denince, kanser eşittir ölüm şeklinde düşünülüyor. Halbuki kanserli hasta iyileşebilir. Üstelik diğer birçok hastalıkta tamamen iyileşmek mümkün olamadığı halde birçok kanser türünde tamamen iyileşmek mümkün. Tamamen iyileşemeyen hastaların çoğunda ise modern tedaviler sayesinde yaşam süresinin anlamlı bir şekilde uzadığını ve hayat kalitesinin arttığını görüyoruz. Dr. Sidney Farber’ın 55 yıl önce Boston da ufak bir laboratuarın köşesinde çalışarak keşfettiği ilk kemoterapi ilacından bu yana kemoterapi ilaçlarının sayısı ve niteliklerinde (özellikle günümüzde) çok önemli gelişmeler görülüyor. Daha şimdiden akıllı ilaçlar, hedefe yönelik biyolojik ilaçlar ve genleri düzenleyerek kanserin büyümesini engelleyebilen birçok ufak molekül (timidin kinaz inhibitörleri), immunoterapi ilaçları kanser tedavisinin başarısını arttırıyor ve yan etkilerin azalması ile ilaç tedavisini daha insancıl bir tedavi haline getiriyor. Önümüzdeki yıllarda bu yeni ilaç ve yaklaşımlar sonucunda kanser tedavisinin çok önemli aşama kaydetmesi bekleniyor.