Son yıllar akciğer kanseri tedavisinde devrim niteliğindeki yenilikleri beraberinde getirdi. Checkpoint (kontrol noktası) inhibitörleri dediğimiz bir grup biyolojik ilaç- monoklonal antikorlar- yani IMMUN TERAPİ, akciğer kanseri tedavisinin önemli bir parçası haline geldi.
Bu ilaçlar bağışıklık sistemindeki savaşan hücreleri (T lenfositler) harekete geçirerek tümöre saldırtıyorlar. Bu ilaçlar ya T lenfositler üzerindeki PD-1 reseptörüne bağlanarak (Anti-PD-1 blokerleri = pembrolizumab ve nivolumab), ya da tumor hücreleri üzerindeki PDL-1 reseptörüne bağlanarak (Anti PDL-1 blokerleri= durvalumab ve atezolizumab) T lenfositleri harekete geçirerek tumor hücrelerine saldırtıyorlar.
Kemoterapini aksine immune terapi ilaçlarının yan etkileri daha az sık ve daha hafif yaşanıyor. Saç dökülmesi, bağışıklık sisteminin zayıflaması, bulantı gibi etkiler gözlenmiyor. En sık yan etkileri hafif halsizlik ve iştahsızlık. Çok nadiren ciddi yan etkiler oluyor ki bunlar hemen hemen hiç ölüme yol açmıyor. %5’ten az sıklıkla immune reaksiyon dediğimiz, T lenfositlerin çok fazla harekete geçmesi sonunda normal dokulara gitmeleri ile akciğerde karaciğerde barsakta ve tiroid bezinde problemler olabiliyor. Çok çok nadir beyinde de bu tip bir yan etki olabiliyor. Buyan etkiler hemen her zaman ağızdan alınan kosrtizon türevi ilaçlarla yok oluyorlar
İmmun terapi her hastada işe yaramıyor. Hangi hastlarda en iyi çalıştığını gösteren belirteçlerle ilgili çalışmalar sürüyor. Şimdilik tümörlerinde immune boyama ile PDL-1 görülen hastalarda, tümörde gneomik olarak mutasyon yükünün fazla olduğu hastalarda, MSI dediğimiz tümörde nadiren rastlanan genetic bozukluğun olduğu durumlarda işe yarama ihtimalleri daha fazla oluyor. Bugün artık ek bir analize gerek olmadan tüm ileri safha küçük hücreli dışı akciğer kanseri hastalarında ilk kademe tedavide kemoterapi ile birlikte pembrolizumab kullanılması standart tedavi olarak Kabul edilmiş durumda. III. Evre tümörlerde combine kemoterapi-radyoterapi sonrası durvalumab kullanılması yaşam süresini manalı bir şekilde uzatıyor ve iyileşme şansını arttırıyor.
En son yapılan çalışmada iki kür kemoterapi ile birlikte Ipilimumab ve Nivolumab isimli iki ilacın kullanımı akciğer kanserinde şu ana kadar gözlenen tedaviye en yüksek ve uzun süreli cevap alınmasını sağladı.
Bu ilaçların kullanım sahaları her gün genişiliyor. Erken safhalarda ameliyat öncesi kullanıldıkları çalışmalar, ve kemoterapi bitiminden sonra idame tedavisi olarak kullanıldakları çalışmalar sürüyor.
Bir önemli özellikleri de işe yaradıkları takdirde uzun süreler, bazen yıllarca bu etkilerini gösterebiliyorlar.
Yine de bu ilaçlara akciğer kanserinin mucizevi çözümü olarak bakmak doğru olmaz. Kısıtlı sayıda hastaya (%20- kemoterapi ile beraber %80’e kadar)iyi geliyorlar. Nadiren de olsa ciddi yan etkileri olabilir. Bu ilaçların dneyimli onkoloji uzmanları tarafından uygulanması gerekiyor. Ve ülkemiz için çok önemli olan bir husus bu ilaçların son derece pahalı olması (Üç haftada bir 15-25.000 TL). Ayrıca ne kadar sure devam edilmesi konusunda bir görüş birliği yok.
Yine de kanser tedavisinin başlangıcından beri en heyecan veren umut yaratan ilaçlar şimdilik bu Immun Terapi ilaçları.